16 Eylül 2009 Çarşamba

TOSPANIN DOĞUM GÜNÜ

Herşey sanki hala dün gibi… Ellerim karnımda seni içimde taşıdığım son gecenin keyfini yaşamak istiyorum. Ertesi sabah hastaneye gidecek olmanın heyacanı, telaşı sarmış beni ve babanı. Hatta babacın benden bile heyecanlı sanki göz pınarları hep dolu dolu yoğun bir duygusallık sarmış bütün evi. Anaannen heyecandan yerinde duramıyor bir o yana bir bu yana koşuşturarak iş çıkartıyor kendine. Biliyorum bu gece kimseye uyku yok. Sen de bir sakinlik, sessizlik sanki bizi sakinleştirmek, son gece hiç olmazssa anneceğini rahat uyutmak çabasındasın. Karnım büyümüş kocaman olmuş, sıcaklar bastırmış çok fena, o koca karnımı taşımak çok zor gelmeye başlamış, ayaklarım şişmiş koca birer yastık olmuş ama şikayet edemiyorum yaşanan her zorluk seni kucağımıza alacağımız günün ve hatta saatlerin yaklaştığını düşündükçe yerini sadece tatlı bir heyecana bırakıyor. Senelerce sezaryan ile doğum istemem ameliyattan korkarım diyen ben, ne doğumu ne sezaryanı düşünemez olmuşum.. sadece tek önemli olan senin sorunsuz bir şekilde ve gerçekten de tüm kontrollerimizde doktorumuzun söylediği gibi sağlıklı bir bebek olarak dünyaya gelmen. Odana giriyorum emzirme koltuğuna oturuyorum her şey gözüme o kadar güzel görünüyor ki. Gecelerce yıkayıp ütülediğim her bir kıyafetin dolaplarına yerleştirilmiş yatağın, beşiğin herşey hazır bir sen yoksun ve biliyorum ki ertesi günü sen kollarımda olacaksın. Bu kelimelerle anlatılamaz ifade edilemez bir duygu bir heyecan. Bilinmezliğin verdiği bir korku.

Tam 41. Haftadayız o beklenen gün gelip çattı sabah kalkıp erkenden hazırlıklarımızı yaptık evden çıkmaya hazırız. Aslında daha çok var hastanede olmamızı istediklere saate ama heyecandan evde durabilmek mümkün değil ki. Hadi gidelim artık diyoruz. Kapıdan çıkarken koca göbeğimle son birer resim çekiyoruz evden çıkarken yüzümüzdeki heyecanı belki resimlere taşıyabiliriz sana anı kalır diye. Sabahtan beri telefonlar susmuyor herkes heyecanlı merakta. Bir taraftan deden, dayın bir taraftan halan babaannenler herkes heyecanla bekliyor. Hastaneye varıyoruz odamıza yerleşiyoruz. Hemen arkamızdan Erdoğan Deden, Nurper Teyze, Ayper Teyze geliyorlar sonra dayınlar oda kalabalık bir yandan hemşireler beni hazırlıyor babacın bol bol resimler çekiyor. Zaman sanki geçmek bilmiyor hala adın ne olmalı karar veremedik ADA’mı ELA’mı?? Babacığına seni gördükten sonra karar vereceğimi söylemiştim bekliyoruz sen geldikten sonra karar vereceğiz. Babacığın doğuma girmeye karar verdi ona bu konuda hiç baskı yapmak istemedim bu özel ama yine de zor bişey gerçekten, kendisi istemeliydi orada bizimle olmayı çünkü ne de olsa bu da bir çeşit ameliyat. Ama bizimle yanımızda olmak istediğini söylediğinden beri biraz daha rahatladım çok mutlu oldum çok sevindim. Bu özel anı sevgilimle paylaşmak onun yanımda olacağını elimi tutacağını bana her zaman olduğu gibi o odada destek olacağını bilmek, o seni gördüğümüz ilk anı paylaşacağımızı bilmek benim için çok önemli ve çok özeldi. Biz birbirimize sevgiyle aşkla yanyana bir ömrü paylaşmaya söz vermiştik ve şimdi bu güzel birlikteliğe sen katılıyordun, ikimizden de birer parça ama kendi karakteri olan bir birey olarak sen…

Evet o an geldi beni alıyorlar babacın da birazdan bize katılacakmış. Doğumhaneye girdik içerisi çok soğuk henüz babacın yanımızda değil keşke şimdiden yanımızda olsaydı içimde bir burukluk işte şimdi heyecan dorukta ilk kez bu kadar korkuyorum, üşüyorum. İsmi ne olacak bebeğin diyor doktorlar sanırım beni rahatlatmaya çalıyorlar ama babacın gelmeden yanıma rahatlayacağımı sanmıyorum. Gerginim ne diyeceğime bilemiyorum. Yatırdılar beni evet işte geldi babacın yeşil önlükler içerisinde şimdi yanımızda elimi tutuyor artık hiç korkmuyorum. Fonda ’’Bu sabah yağmur var İstanbul’da’’ çalıyor ne çok severim bu şarkıyı ve dışarda da gerçekten yağmur başlıyor bereketle geliyorsun bebeğim. Babacınla evlediğimiz gün de çok yağmurlu bir gündü sanırım bizim bütün güzel günlerimizde yağmur olacak :) Babacın çok sever böyle havaları.. Ve işte sanki babacın elimi tuttuktan saniyeler sonra senin çığlığını duyuyoruz. Doktorlar gülümsüyor ’’yanaklara bakın tosuncuk bu’’ diyor doktorumuz. Seni kaldırıp bize gösteriyorlar. Kocaman pembe beyaz bir bebecik. Nasıl bağırıyorsun bu küçücük bedenden o ses nasıl çıkıyor inanamıyoruz. Bakımlarını yapmak seni temizlemek için alıyorlar baban yanına gidiyor. Artık sağlıkla dünyaya geldin ya başka hiçbir şey umrumda değil bu nasıl bir rahatlama nasıl bir huzurdur anlatamam. Sanki omuzlarımda taşıdığım tonlarca yükü bir anda yere indirdim vücudumu, ağırlığı, gerginliği, hiç bir şeyi hissetmiyorum tek istediğim bir an öce seni kollarıma almak seni koklamak öpmek. Kucağıma getiriyorlar yüzün yüzümde kokluyorum öpüyorum seni, heyecandan ne diyeceğimi bilemiyorum. Baban bizi çok sevdiğini söylüyor. İşte üçümüz biraradayız. ’’ELA’’ olsun kızımın adı diyorum peki diyor babacın. O anda Ela ismine karar veriyoruz, sana bu zarif ismi yakıştırıyorum.

Artık odamıza çıkma vakti geliyor aslında biz seninle oradan sadece odamıza çıkmıyoruz biz oradan artık 3 kişilik bir aile olarak yeni bir hayata çıkıyoruz seninle.

Hoşgeldin bebeğim hayatımıza, ne iyi ettin de geldin. Güzelliklerle geldin, sevgiyle geldin… Bu bir yıl boyunca bizi hiç üzmedin her zaman yüzümüzde gülümseme yüreğimizde bir sıcaklık oldun. Bizi birbirimize daha da çok kentledin bize aile olmayı öğrettin gerçek sorumluluklarımızın seninle başladığını gösterdin. Bize seninle yaşamayı öğrettin ama sen de bize uyum sağladın.. Birlikte gezdik tatillere gittik birlikte yedik, içtik, oynadık, güldük.

Biz seni çok sevdik birtanem iyiki doğdun güzel bebeğim. Ömrün güzelliklerle dolu olsun. Kalbinden sevgi, merhamet, ruhundan huzur eksik olmasın. Yüzünde gülücükler açsın.

Unutma biz arkanda sırtını yasladığın kişi olmayacağız, ayakta durman için ayaklarında olmayacağız. Zaman zaman tökezleyip yere düşebilirsin, acılarda olabilir hayatında ama bizim kızımız kendi ayaklarının üstünde duran acısıyla tatlısıyla hayatı seven hayata dört elle tutunan biri olacak ve biz her zaman yanında en yakın arkadaşın hayatı seninle paylaşan göğüsleyen dostun olacağız. Ve elbette ihtiyacın olduğunda tutmak isteceğin eller ve sıcak birer kucak olacağız.

Ve bu senin için bebeğim.. Doğum günün kutlu olsun..

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiçbir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana.

Ataol Behramoğlu

2 Temmuz 2009 Perşembe

burgaz'a gittik hasret giderdik...



'nerde kaldı mamam' ifadesi

yorgunluktan bitkin düşünce halıda bile uyunur...


güzel bir haftasonundan...


dayımıza ve yengemize sevgilerle..

yorumsuz :=)

uzun bir aradan sonra....




20 Mayıs 2009 Çarşamba

23 nisan tatili 1. bölüm :)


çeşme başında soluklanma


kızım ve babası ile kuş cennetini gezerken..





çok güzelsin sen :) annesinin kuzusu

1 mayıs Bursa tatili


feribot yolculuğumuzdan



Fikriye Abla ile tanışmaları...

Büyük hala ile tanışma...



kovada su sefası



10 Nisan 2009 Cuma

etrafı keşif başladı :)

o masum bakışa aldanmayın şimdi nereyi karıştırsam diye muzur muzur düşünüyor aslında





ve işte hedefe kilitlendi hızla ilerliyor :)

minnoşum sonunda bi o yana bi bu yana gitmekte bitkin düştü

ela köprü kurmaya başladı :)


bikini provaları






kızım şimdiden yaza hazır sayılır.. bikinisi ve güneş gözlükleri alındı ama henüz gözlükle resmini çekemedik.. hatta bahçe ve balkon da kullanacağımız şişme havuzu bile hazır :) ahh bir de yaz gelse artık...




popo yıkama seansı


salatalık keyfi

yemek yemek ciddi bir iştir



keyif almakta gerekir

henüz yiyebildiği bir salatalık olsa da kızım böyle keyif alabiliyor...

10 Mart 2009 Salı

haftasonundan kareler

pazar günü Defne'nin doğum günündeydik... Defne ablasına sağlık mutluluk dolu nice yaşlar diliyoruz..
siz bakmayın öyle derin derin uyur görüntüsüne sadece keyif yapıyor arabada :)


''EVET BEN GEZMEYE HAZIRIM''

9 Mart 2009 Pazartesi

Ela'nın menüsü

Özellikle ailenin büyükleri tarafından en çok merak edilen konu Ela'nın nasıl beslendiği doyup doymadığı gelişiminin nasıl olduğu.. Bende o yüzden biraz Ela'nın günlük yemek programından ve sebze çorbaları menüsünden bahsetmek istedim.. Gerçi ben ne anlatırsam anlatayım eminim annem yine de hergün Döndü'yü arayıp Ela'nın yemeklerini yiyip yemediğini kontrol edecektir :) Neyse yine de siz hiç merak etmeyin kızım çok güzel besleniyor ve gelişimi şimdilik çok iyi gidiyor. Ela'yı en son bu akşam tarttık 7300 gram, son doktora gittiğimizde de boyu 70 cm'di. Bu veriler bize Ela'nın kilosunun normallerde boyunun da üst limitlerde olduğunu gösteriyormuş. Ela çok sağlıklı, hareketli ve de keyifli bir bebek tek dileğimiz bunun her zaman böyle devam etmesi...

Beslenmesine gelince... Neyseki kızım halen süt emmeğe devam ediyor bu yüzden güne saat 6 da ve 8 de emzirerek başlıyoruz. günün geri kalanı şöyle...

10:30-11:00 arası meyva püreleri kimi zaman taze meyvelerdan kimi zaman milupa kavanoz mamalarından yediriyoruz..

13:00 sebze çorbası

15:30 milumil biberon maması


saat 5'te ben eve geliyorum ve emziriyorum. Aslında yoğurda başlamıştık ama yeni doktorumuz şu an için yoğurda başlamanın erken olduğunu söyledi ve bıraktık. 7. ayda tekrar başlayacağız belki de erken olduğu için zaten kızım bir türlü yoğurda alışamamıştı. Arada akşamları yatmadan önce muhallebi yedirmeye çalışıyorum ama Ela bunu da pek istemiyor doktorumuz da zorlamayın süt emmesi şimdilik hepsinden iyidir dedi bende istemediğinde zorlamıyor sadece emziriyorum. Geceleri halen 1 ya da 2 kez yine süt için uyanıyor. Bu arada geceleri yemediği sütlü pirinçli muhallebisini ya da tahıllı mamasını bazen meyvelerine bazen çorbalarına ekleyerek onlardan da faydalanmasını sağlıyoruz. Bir iki kaşık karıştırdığımızda tadını çok farketmeden yiyiyor biraz kızımı kandırmış oluyoruz ama her şey onun en doğru şekilde beslenmesi için..

Sebze çorbaları için Döndü'ye haftalık listeler yapıyorum. Arada pazara çıkıp taze sebze alıyoruz arada da internetten organik sebzeler sipariş veriyorum. Aşağıda geçen haftanın ve bu haftanın sebze menülerini yazdım. Henüz turunçgillere, domatese, nohut ve fasulyeye başlamadık yaklaşık 10 gün sonra onları da menümüze ekleyeceğiz. Sonrasında kuru meyve, ceviz, kabak çekirdeği gibi çeşitlerde eklemeye başlayacağız.


Tüm sebze çorbalarını şimdilik aynı şekilde hazırlıyoruz sebzelerini haşladıktan sonra eziyor ve bir tatlı kaşığı ya da baze bir çay kaşığı kadar zeytinyağı ekliyoruz. Çorbaları her gün günlük olarak taze taze yapılıyor. Sadece haftasonları eğer dışardaysak hazır Milupa kavanoz maması yediriyoruz ancak hafta içi taze çorba yapılmasını tercih ediyorum.

Geçen hafta

Pazartesi : balkabağı - patates -pirinç
Salı : kırmızı mercimek - arpacık soğanı - patates - havuç
Çarşamba : taze kabak - patates - pirinç - havuç
Perşembe : enginar - patates - bezelye - maydanoz
Cuma : ıspanak - pirinç - havuç - arpacık soğanı
Cumartesi : fasulye domates çorbası milupa
Pazar : brokoli patates çorbası milupa

Bu hafta

Pazartesi : brokoli - brüksel lahanası - havuç - pirinç
Salı : yer elması - kırmızı biber - arpa şehriye - maydonoz
Çarşamba : kırmızı mercimek - patates - havuç - arpacık soğanı
Perşembe : enginar - bezelye - irmik - arpacık soğanı
Cuma : tarhana - pirinç - bezelye
Cumartesi : evde olursak ıspanak dışarda olursak kavanoz mama :)

Doktorumuz maksimum 3 çeşidi karıştırmamızı fazlası bir araya geldiğinde tüm tadların birbirine benzeyeceğini söylüyor bu yüzden biz de kızımızın damak zevki gelişsin diye çok karıştırmıyoruz.

Bu arada kızım artık biraz biraz oturmaya başladı ve ben de hemen onu masaya oturtmaya başladım :) bu süreler henüz çok kısa olmasına rağmen Ela bundan çok keyif alıyor. Masaya takılan bir mama sandalyesi var altı ve yanları da sünger dolu yumuşak olduğu için onu destekliyor kolay oturmasını sağlıyor. Önüne tabağını kaşığını da koyuyoruz ve ona şimdiden sofra kültürünü vermeye çalışıyoruz. Annesi ve babası için yemek yemek böyle bir keyifken umuyorum kızımız da masamızın bir parçası olmaya kısa sürede alışır. Onun bizden ayrı bir yerlerde yemesindense bizimle masada yemeye alışmasını istiyorum. Bir de kızıma emziğe benzer ama ucu file olan bişey aldım. Filenin içine istenilen meyve konuluyor ve kızım boğulma tehlikesi yaşamadan keyifle elinde meyvesi kendi kendine yiyebiliyor biz de bu arada sakince yemeğimizi yemiş oluyoruz yani herkes mutlu oluyor sofrada :) :) Bu arada o file ile yemeği en çok sevdiği meyve muz ama yerli yumuşak muzlar :)


önce elleriyle havuç püresinin içine daldı sonra da muzunun keyfini çıkardı... bize de pazar sabahı eğlencesi oldu :)

çalışan anne olmak

Bundan yıllar önce sanırım lise ya da ortaokuldayken dergilerden birinde bir makale okumuştum çok zeki anadolu sınavlarında dereceye girmiş bir çok başarıya imza atmış bir kızın röportajı. Şu an ismi hatırlayamıyorum ama aklıma kazınmış bir cümlesi var ki hala unutamıyorum ve bunu artık çok daha iyi anlıyorum. ''Gelecekte çalışacaksam eğer bir çocuk sahibi olmak istemiyorum çünkü ilklerini birlikte yaşayamadığım ilk adımını ilk sözcüğünü telefonda öğrendiğim ya da sonradan bana anlatılacak yarımyamalak bir paylaşım istemiyorum'' diyordu.
Bu çocuk sahibi olmanın pişmanlığı değil içimdeki sadece onu evde bırakıp işe gitmenin burukluğu. Maalesef böyle bir düzende yaşıyoruz çocukların bakıcılarını annelerinden bile çok gördükleri, çok tanıdıkları kırık dökük bir düzen. İşe başlayalı sadece bir ay oldu ve henüz 6 aylık bile olmayan bebeğim beni özlüyor. Bu kadar küçük olmasına rağmen görüyorum ki yokluğumu tüm ruhu ile hissediyor. Henüz arkamdan ağlayacak kadar bilinçlenmedi ama akşam eve geldiğimde kucağıma bir gelişi var gece uyuyana kadar kucağımdan inmek istemiyor. Gece oluyor uyku saati geliyor ama baze adeta uyumamak için direniyor bebeğim belli ki biraz daha fazla zaman geçirmek çabasında annesi ve babası ile.
Eve uçarcasına gidiyorum hemen kızımı öpüp kokluyor ve emziriyorum. Karnı doysa bile ayrılmak istemiyor annesinden bir bakışı var ki nerelerdeydi bütün gün der gibi ya da bu ruh hali içinde ben öyle hissediyorum. Sonra oynuyoruz yerlerde yuvarlanıyoruz. Farkediyorum ki o hala hergün yeni bişey öğreniyor ben yanın da yokken. Artık yerlerde yuvarlanmayı, oyunlar oynamayı çok seviyor. Hatta oynamak istediği oyuncağı kendi seçiyor, elini o oyuncağa uzatıp almak istiyor. Sadece yatmak değil artık oturmak ta istiyor. Etrafını büyük bir merakla keşfetmeye başladı her yeni nesneyi eline almak ve incelemek istiyor. Eline aldığı herşeyi direk ağzına götürüyor çünkü kızım diş çıkartmaya başladı ve diş etleri inanılmaz kaşınıyor. Henüz altta iki dişi minik birer pirinç taneciği gibi ama sanıyorum ki üstten de bir ya da iki dişi çok yakın zamanda patlamak üzere.
Yani bizler anne ve babası olarak yanında olamasakta kızım hızla büyüyor maalesef kimbilir gün içinde neler kaçırıyoruz ama hayatın düzeni bu o yüzden hiç olmazsa onunla geçirdiğimiz her dakikayı maksimum verimle geçirmeye onunla oyunlar oynamaya sohbet etmeye ona yeni bişeyler öğretmeye çalışarak geçiriyoruz ve bu hep böyle olacak...
Seni çok seviyoruz bebeğim...

16 Şubat 2009 Pazartesi

haftasonundan resimler


Anaannesi kızıma Derya Baykal'dan öğrendiği tüm şapkaları örmeye niyetli :) Ama kızımda şapkaları güzel taşıyor yani :) şu güzelliğe bakarmısınız Derya Baykal'da görse çok beğenirdi sanırım :)

Hatta aslında Ela'nın da keyifli olduğu birgün tüm şapkaları ile birer resmini çekmek istiyorum














Kar kış soğuk demeden cumartesi günü yine geziyorduk :)

Ela'nın çok sevdiği minik biberonu


Bu ay başında artık ek besinlere başladık ve ek besinlerle birlikte az da olsa su içmeye de başladı kızım. Suya vc biborona alışması için kızıma tutabileceği minik bir biberon aldım gerçekten de onu çok sevdi ve keyifle su içiyor :) Bu resim de haftasonu enginarlı sütlü pirinçli çorbadan sonra keyif yaparak su içtiği sırada çekildi..

23 Ocak 2009 Cuma


kızım büyümüşte Döndü sütünü içirirken biberonunu tutuyor..

ela sepette



son kontrolünde kilo almadığını öğrendikten sonra kızıma özel bir yemek kürü uygulamaya başladık tabii sonuçlarını takip edebilmek için onu tartmamız gerekiyor ancak evdeki tartı ona uygun olmayınca resimlerdeki gibi şekilden şekile girdik.. Bütün bu çabaların sonunda da kızıma bir bebek tartısı almaya karar verdik siparişi geçildi bugün yarın elimize geçerse kızım da bu eziyetten kurtulmuş olur

ANNE OLMAK


Hani sana her kızdığımızda

‘sizde anne baba olun anlayacaksınız’ derdin.

Öyleymiş annem insan anne olunca anlıyormuş aslında annesini.

Canından bir can parçası dünyaya gelince anlıyormuş

yüreğinde başka bir yüreğin atması ne demekmiş.

Başka bir canlının acısı ile nasıl canının yanabileceğini

bir ağlamanın nasıl içini yakabileceğini ya da

tek bir gülümseme ile nasıl mutlu olunabildiğini anlıyormuş.

Dokuz ay heyecanla merakla endişe ile bekliyorsun

içindeki canlının dünyaya gelişini.

O minicik bebeği kucağına aldığında

hayatındaki en büyük mucizenin gerçekleştiğine inanıyorsun.

Sana muhtaç sıcaklığına sevgine sütüne muhtaç bir can kucağında.

Tüm gözlerden sakınacağın

senden başka kucağına alan herkesten kıskanacağın

alıp yeniden içine canına katmak isteyeceğin kadar çok seveceğin bir can.

Kelimelerle anlatılamayan bir sevgi bu.

Her yeni gelen gün kendi bebeğimi tanıdıkça onu anladıkça

yaşadığımız her sevgide karşılaştığımız her zorlukta

seni daha çok anlayacağım seni daha çok seveceğim annem...

Biliyor musun sana sürekli bize bişeyler aldığın için kızarken annem

şimdi kapıdan her çıkışımda

Ela’ya küçükte olsa bişey almadan gelemiyorum geri.

Ve kapıdan her girişimde seni hatırlıyorum yüzümde bir gülümseme ile…

Artık seni daha iyi anlıyorum annem.
Her gece ben senin dizlerine yatardım sen saçlarımla oynardın

şimdi her gece kızım yatıyor benim kucağımda

ben onu seviyorum uyutuyorum

bu yaşıma kadar büyümemişim ben annem

anne olunca büyümüşüm...

Bir kızın annesine en çok ilk anne olduğu günlerde ihtiyacı olurmuş meğerse. Sana ihtiyacımız olduğu her gün her saat her dakika yanımızda olduğun için hep bizi düşündüğün bizleri bu kadar çok sevdiğin için kendinden önce bizi mutlu etmek için yaşadığın için binlerce kere teşekkürler annem..

2 şubat Leyloş'umun doğum günü doğum günün kutlu olsun annem..
Sen yanımızdan hiç eksik olma...

Seni çok seviyoruz...

15 Ocak 2009 Perşembe

dear mummy and daddy

Bahsettiğim ikinci yazı 'Small Hands'in broşüründen alıntıdır. Bir çocuğun ağzından yazılmış ve onları eğitirken dikkat edilmesi gereken küçük ama önemli detaylar kısa öz bir şekilde ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi sanırım.

DON’T BE AFRAID TO BE DECISIVE AND CLEAR WITH ME,
I PREFER THAT; IT MAKES ME FEEL SAFE AND SECURE

DON’T LET ME DEVELOP BAD HABBITS,
YOU ARE THE ONLY ONES I CAN TRUST TO STOP ME.

DON’T MAKE ME SMALLER THAN I AM,
IT ONLY MAKES ME WANT TO BE BIGGER THAN I AM.

DON’T BE ANGRY WITH ME IN FRONT OF OTHERS,
I’LL UNDERSTAND BETTER WHAT YOU ARE TELLING ME IF
YOU TALK TO ME QUIETLY AT HOME.

DON’T MAKE ME FEEL THAT ANY MISTAKES I MIGHT MAKE ARE IMPORTANT;
IT JUST CONFUSES ME ON WHAT THE SET LIMITS ARE.

DON’T PROTECT ME FROM THE RESULT OF MY ACTIONS,
I NEED TO LEARN FROM THESE EXPERIENCES.

DON’T THINK THAT BECAUSE YOU ARE GROWN UP, YOU DON’T HAVE TO SAY SORRY;
BEING HONEST WITH ME MAKES ME FEEL SORRY TOO,
BUT AT LEAST THEN I KNOW YOU UNDERSTAND ME.

DON’T PRETEND THAT YOU NEVER MAKE MISTAKES,
IT WILL BE SUCH A SHOCK TO ME WHEN I FIND OUT THAT IT ISN’T SO.

DON’T TELL ME IT IS SILLY TO BE AFRAID.
WHAT I AM AFRAID OF IS REAL TO ME AND IT IS IMPORTANT THAT
YOU UNDERSTAND THAT AND HELP ME OVERCOME MY FEARS.

DON’T PROMISE TOO MUCH, I’LL GET VERY DISSAPOINTED AND HURT IF
YOU CAN’T KEEP YOUR PROMISES.

DON’T EXPECT ME TO BE PERFECT AND NOT TELL LIES;
I DON’T WANT TO BE SCARED INTO BEING A LIAR.

DON’T CONFUSE ME BY CHANGING THE RULES.

DON’T EVER SAY YOU DON’T LOVE ME, EVEN THOUGH
I CAN BE VERY NAUGHTY AT TIMES.

DON’T FORGET I AM GROWING FAST,
IT WILL GET DIFFICULT FOR YOU TO KEEP UP
BUT I WOULD LOVE IT IF YOU COULD DO
PLS DO YOUR BEST…

tüm anne baba olan ve olacak arkadaşlarıma..

Bu yazı bir kaç sene önce mail olarak elime geçmişti ve çok beğendiğim için saklamıştım büyük ihtimalle çoğunuz da daha önce okumuşsunuzdur. Benim hiç bir zaman unutmamak sık sık okuyabilmek için Ela'nın odasına asmak istediğim iki önemli yazıdan biridir. Diğeri ise yine bir kaç sene önce 'Small Hands' çocuk yuvasının bir reklam broşüründe gördüğüm ve sakladığım yazı.


Yapabiliyorsan gözyaşlarını tutmamasını öğret,
acı çekmeden olgunlaşamayacağını...
Kıskanmamayı öğret ona,
arkadaşının başarısından mutlu olmayı,
birlikte sevinçleri paylaşmayı,
içinden 'neden ben değil de o?' demeden...
Her şeyin bir sonu olduğunu öğret.
Sahip olduğu bütün değerlerin
bir gün keyif vermeyebileceğini,
Kazanılan ve harcananın bir sonu olduğunu,
gidilen yerlerin zamanla bıkkınlık verebileceğini,
Her şeyi tüketebileceğini,
tüketemeyeceği tek şeyin bilgi olduğunu öğret.

Kitaplardan keyif almasını,
ders çalışmak istemiyorsa zorlanmamasını,
Ama okumayı sevmesini öğret ona.

Elbet er ya da geç alacaksın biliyorum,
ama mümkün olduğunca geç al ona bilgisayarı.
Ona kendisi ile kalacağı sakin zamanlar ver,
sıkılmayı öğret ona,
Sıkılıp ta kendini yönlendirmeyi bulmasını.
Doğaya götür onu,
hayvanlardan korkmaması gerektiğini öğret.
Arıların bizi sokmasından çok,
nasıl bal yaptığını anlat.

Doğanın kendi içindeki gizemini bulmasına yardımcı ol,
Yağmurdan sonraki toprak kokusundan keyif almasını sağla.

Soğuk kış gecesinde ateş yakmayı öğret,
Belki büyüdüğünde bir gece sevgilisine ateş yakar
Ve belki binlerce yıldızın altında birbirlerine sarılırlar,
Bunu öğrenmemiş diğer sevgililerin aksine...
Şartlar çok zor olsa da yalan söylememesi gerektiğini öğret ona.
Kazandığı elli milyonun
piyangodan çıkan beş yüz milyardan ç
ok daha keyifli olduğunu öğret.

Alın terine saygıyı öğret ona.

Aşk acısı çekmenin hiç aşık olmamaktan
daha güzel bir duygu olduğunu öğret.
Kendi doğruları üzerinden kimsenin
onu yargılamasına izin vermemesi gerektiğini öğret,
başkalarını da kendi doğruları üzerinden yargılamamayı...
Bunun başkalarını dinlememek olduğunu değil,
söylenenleri kendi eleğinden geçirmesi gerektiğini öğret.
Kendi fikirlerine inanmanın güzelliklerini anlat.
Hayatı sorgulamayı öğret ona...
Bilginin en büyük güç olduğunu öğret.
Yapabilirse bunu en büyük fiyata satmasını,
Ama kalbini ve ruhunu kendisine saklaması gerektiğini öğret.
Haklı olduğu konuda sonuna kadar diretmemesini öğret
ve haklıyken dik durmasını.
Günün birinde yaptıkları değil
yapmadıkları için pişmanlık duyabileceğini öğret.
Basit yaşaması gerektiğini öğret ona,
çay içmekten keyif almayı...
"İstemiyorum", "hayır" demeyi öğret ona,
istediğinde ise "istiyorum" demeyi,
Sevdiğinde ise "seni seviyorum" diyebilmeyi öğret ona.
Bir kot pantolon ve tişörtle üniversiteyi bitirmeyi öğret ona.
Temiz kokmasını...
Sorgusuz sevmeyi...
El yazısı ile notlar yazmayı...
Lafı dolandırmamayı...
Sevdiklerinin hiçbir zaman çantada keklik olmadığını,
dostluğa yatırım yapması gerektiğini,
kıymetini bilmeyenlerden uzaklaşmasını öğret ona.
Müziği sevmesini, sporla barışık yaşamasını,
İşlerin hiçbir zaman bitmediğini söyle ona,
en yoğun zamanda bile kendine vakit ayırması gerektiğini öğret...
Ama en çok da kendini sevmesini öğret...
Kendini sevmezse kimsenin onu sevmeyeceğini...
Kendine çiçek almazsa
kimseden çiçek beklememesi gerektiğini...

Kendine özenli yemekler yapıp
sofralar kurmazsa
kimsenin onun için yemek hazırlamayacağını...
Hayatta her şeyden çok
kendisinin önemli olduğunu öğret ona...

12 Ocak 2009 Pazartesi

tamamen yorumsuz...


banyo sefası


kızımızın en çok keyif aldığı şeylerden biride banyo sonrası kremleri ile masaj yapılıp özel ısıtılmış havlusuna sarınmak..



bu esnada yumuk yumuk sevilse top gibi yuvarlansa da hiç sesi çıkmaz o banyo mahmurluğu ve keyfi içinde sadece mırıldanmaları duyulur..

kabadayı ELA :)



kızımızı henüz oturtmuyoruz ama arada sırada bir kaç dakikalık oturtma alıştırmaları yapıyoruz.. tabii babası ile yapılıyorsa bu alıştırmalar olaya böyle bir renk katılabiliyor :) aman bakışlara dikkat babası kızımın içindeki kabadayı ruhunu mu ortaya çıkartı nedir :)



ne dersiniz bu hamilelikte çok fazla 'kurtlar vadisi' seyretmiş olmamın etkisi olabilir mi acaba? :)